Kamusallık - İkinci Gün -

Kamusal alanlar hangi kültürden, dilden ve sosyal statüden olursa olsun, her bireye sunulmuş veya açılmış alanlardır. 1950-1960'lı yıllarda "ortak" alanlar veya "yurttaşlara" ait alanlar şeklinde ortaya çıkan nitelendirmeler, 1970'li yıllarda 'kamusal alan' kavramına dönüşmüştür.

"Kamusal alan, modern toplum kuramlarında, toplumun ortak yararını belirlemeye ve gerçekleştirmeye yönelik düşünce, söylem ve eylemlerin üretildiği ve geliştirildiği ortak toplumsal etkinlik alanına işaret etmek için kullanılan kavramdır" diyen Habermas, her türlü çıkardan arınmış, devlet otoritesinin baskısı ve buyruklarından, sermaye egemenliğinden bağımsız bir alan tanımlar. 

Kamusal mekanlar, kültürden, dilden, dinden, ırktan ve politik görüşlerden bağımsız her insanın özgürce, dışlanmadan bulunabileceği mekanlardır. Ama maalesef bu her zaman böyle olmuyor. İnsanlar "kendine benzemeyen" başka insanları bakışları ile bile olsa rahatsız edebiliyor, bu yüzden toplumda 'azınlık' diyebileceğimiz bazı kesimler kendilerini bu mekanlarda çoğu zaman rahat hissedemeyebiliyorlar. 





Mahalle deyince aklımıza hep nostaljik, sıcak bir ortam gelir ancak mahalle kültürünün iyi yanları olduğu gibi göz ardı edilemeyecek kötü yanları da vardır. 2007 yılında Şerif Mardin tarafından 'mahalle baskısı' adlı bir sosyolojik kavram ortaya çıkmıştır. Mahalle baskısı kısaca kendinden olmayanı dışlayan, ötekileştiren ve ayrıştıran bir kavramdır. 




Semt meclisleri, semtlerin birlik, dayanışma ve yardımlaşma ile adaleti sağlayabilme amacıyla kurulurlar. Semtleri daha güvenli ve yaşanabilir konuma taşımayı hedeflerler, insanların sorunlarını çözmeye çalışırlar ve sokak hayvanlarına yardım ederler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ziraat Bankası Genel Müdürlük Binası

Tiyatro Günlükleri: Reis Bey

Birinci Ulusal Mimarlık Akımı