MMR 202 Behçi Ak - Bebek Annem

Örgü Kursu

İnsanların tüm paralarıyla bir daire almalarını pek mantıklı bulmuyorum. 'En iyi yerde ben yaşayacağım, en güzel arabayı ben süreceğim' kompleksini birçok insanda gözlemledim. Halbuki herkes kendi bütçesine uygun şeyleri satın alırsa kalan parayı daha iyi değerlendirebilirler. 

Sitelerin bu kadar güvenlikli olması toplumun ikiye bölündüğünü gösteriyor bence. Dışarıda bu kadar korkunç ne var ki kendimizi bu kadar soyutluyoruz? Devletler bizim güvenliğimizi sağlamakla yükümlüdürler, bunu sağlayamadıkları zaman maalesef siteler devletin sorumluluğunu üstlenmek zorunda kalabiliyorlar. 

İlk sayfalardayken siteyi kafamda canlandırmaya çalıştığımda zihnimde kocaman bir hapishane oluştu. Zaten ileriki sayfalarda da Abidin Bey siteyi "burası yüksek güvenlikli bir hapishane!" diye tanımladı. Bence 'akıllı ev' konsepti çok güzel ve kullanışlı. Ama bu hikayedeki akıllı evler distopik bir kurguyla bize sunulmuş ve sadece evler değil, toplum da robotlaşmış. İnsanların birbirleriyle karşılaşmak istememesini kısmen anlayabiliyorum ama bunu ortadan kaldırmak için bu kadar çabalanması korkunç bir fikir. İlk başta herkesin hoşuna giden bu fikrin bir süre sonra olumsuz karşılanması aslında beklenen bir durumdu. Çünkü insanlar sosyal varlıklardır ve toplumdan bu kadar soyutlanmak, yalnızlaşmak doğamıza aykırı. Bazen hiç tanımadığımız bir insanın bile sabah bize günaydın demesi güne iyi başlamamızı sağlayabiliyor. Bu kadar iletişimsizlik ve bireysellik olursa insanlar hiç tecrübe edinemez, birbirlerinden bir şey öğrenemez ve dolayısıyla hayattan zevk alamazlar. Satış müdürü özgürlüğü 'karşılaşmak istediğimiz insanları biz seçmeliyiz, istemediğimiz insanlarla karşılaşmamalıyız' şeklinde tanımlıyor. Ancak sokaklar hepimizin ve bu kontrol edebileceğimiz bir şey değil. Altından kalkamayacağımız yükleri üstlenirsek bunun gibi sistemsel hatalarla karşılaşmamız çok normal. Elimizdeki teknolojiyi daha iyi ve sosyal bir yaşam için kullanırsak çok iyi şeyler çıkar ortaya.

Haftalarca iletişimsiz ve çok kapalı bir hayat süren çift, örgü kursunun olduğunu duyunca çok heyecanlanıyor. Çünkü bu kadar basit bir sosyalleşme bile onların ihtiyacını karşılayabilir aslında, kısmen de olsa kendi özlerine dönüyorlar.

Saniye Hanım'ın örgü örmekle ilgili fikrine katılmıyorum, örgü örmenin cinsiyeti olmaz. 

Bu hikaye bana Japonya'daki Hikikomorileri anımsattı. Hikikomori'nin kelime anlamı "içeri çekilme, hapsedilmiş olma"dır. Hikikomoriler asla evden çıkmayan insanlardır. İşlerini evden internet üzerinden yapıyorlar ve market ihtiyaçlarını bile online olarak karşılıyorlar. 10 küsur yıldır evden çıkmayan Hikikomirler bile var. Aslında bir tür sosyal izolasyon. 

Son olarak bence bu hikaye çok iyi bir toplum eleştirisi, çok iyi dersler çıkarılabilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ziraat Bankası Genel Müdürlük Binası

Tiyatro Günlükleri: Reis Bey

Birinci Ulusal Mimarlık Akımı