3 Nesil Mahalleler

 3 Nesil Mahalleler

Geçmişten günümüze mahallelerin değişimi ile ilgili yaptığım bu araştırmada halamın ve annemin tecrübeleriyle kendi tecrübelerimi aktarmayı hedefledim.

 

1960’lardan Bir Savur Manzarası

Mardin’in Savur adlı kasabasında dünyaya gelen halam, çocukluğunu 3 katlı bir evde geçirmiş. Evin ahır olarak kullanılan ilk katında bir at bulunuyormuş, ikinci katında aile dostları olan bir teyze, üçüncü katında ise halamlar oturuyormuş. O zamanlar kalorifer olmadığı için evin bir bölümünde odunlar yer alıyormuş. Halamların evi kasabadaki ilk apartman tipi konutmuş. Diğer evler ise klasik Mardin köşkleriymiş, bu bölgede yaşayan daha yoksul insanlar ise tek katlı evlerde yaşıyorlarmış. Evlerin hepsi Mardin taşından yapılmış.

Sokakların çok dar olması nedeniyle buradaki evler birbirine çok yakın inşa edilmiş. O dönemlerde otomobil kullanımı az olduğu için sokakların dar olması günlük yaşantıyı etkilemiyormuş. Kasabayla şehir arasındaki ulaşım belirli gün ve saatlerde gelen otobüsler aracılığıyla sağlanıyormuş. Evlerin çoğunun tuvaleti dışarıda bulunuyormuş. İnsanların çoğu evlerinin damını da değerlendiriyormuş. Yazın hava çok sıcak olunca orada uyuyorlarmış, kışın ise farklı şekillerde değerlendiriliyormuş.

20-30 dakika uzaklıkta bulunan okula çocukların hepsi yürüyerek gidiyormuş. Öğle arası olunca yemek yemek için eve geliniyormuş, ara bitince tekrar okula gidiliyormuş.

Kasabada 3 tane pazar yeri bulunuyormuş. Çevre köylerden gelen kadınlar, kendi tarlalarından topladıkları ürünleri kasabada belirli günlerde satıyorlarmış. Sabahın erken saatlerinde başlayan pazarlar öğlene doğru son buluyormuş, o yüzden insanlar sabah erkenden kalkıp pazar alışverişine gidiyorlarmış. Kasabada aynı zamanda kasaplar, bir dondurmacı ve bir pastane bulunuyormuş.

Kasabada aynı zamanda bir yaz sineması, bir de kış sineması bulunuyormuş. Yaz sineması bir evin damına kurulmuş. İnsanlar tahta sandalyelerde oturup beyaz boyalı duvara yansıtılan filmleri seyrediyorlarmış. Kış sineması ise kapalı ve daha ufak bir yer kurulmuş.

O dönemlerde kadınların hiç boş vakitleri olmazmış, hepsi tarlalarında üretim yaparlarmış. Aynı zamanda kadınlar özgürce, istedikleri zaman, istedikleri yere tek başlarına gidebiliyorlarmış.

Savur’da herkes herkesi tanırmış. Öyle ki oyun oynarken kaybolan bir çocuk olduğunda ebeveynlerinin haberi bile olmazmış çünkü mahalledeki insanlar çocuğu alıp evine götürürlermiş. Savur’da Arapça, Kürtçe ve Türkçe konuşuluyormuş ve neredeyse herkes oranın yerlisiymiş. Mahallenin çocukları boş arsalarda ve sokaklarda oynuyorlarmış. Sokaklar çocuk dolu oluyormuş. Kadınlar ise kendi aralarında toplanıp gün yapıyor ve örgü örüyorlarmış. Bağ bozumu zamanı geldiğinde her gün başka birinin evinde toplanılıp cevizli tatlı sucuk yapılıyormuş.

 



 

 

70’lerde Yeni Bir Yerleşim Yeri

Diyarbakır’ın ilk yerleşim yeri ve merkezi olan Sur’da dünyaya gelen annem, bebekliğini iki katlı, avlusu ve bahçesi bulunan bir evde geçirmiş. Bundan yıllar sonra şehrin ‘yeni tarafı’ olarak adlandırılan Ofis semtine taşınmışlar. Annemler, Ofis’te 6 katlı bir apartmanda oturuyorlarmış. O bölgedeki tek yüksek apartman oymuş, diğer evler genellikle iki katlı bahçeli evlermiş. Kısa bir zaman içinde iki katlı evlerin hepsi yıkılmış ve yerini 5-6 katlı apartmanlar almış.

Annemlerin apartmanında herkes herkesle aile gibiymiş. Her 2-3 apartmanda bir bakkal ve kasap bulunuyormuş. Bu kasap ve bakkallar apartmanların giriş katını oluşturuyormuş.

Annemler 20 dakika uzaklıktaki okullarına mahalledeki çocuklarla birlikte yürüyerek gidiyorlarmış. O zamanlar Diyarbakır’da hiç park yokmuş dolayısıyla çocuklar sokakta oynuyormuş, hava kararmadan da eve dönüyorlarmış. Pazar günleri olunca aileler Kırklardağı ve Devegeçidi adlı yerlere piknik yapmaya gidiyorlarmış. Aynı zamanda sinemaya da gidiliyormuş. Birçok yardım derneği varmış ve toplanma günleri için belirli aralıklarla, belirli evlere davetiyeler gönderilirmiş. Bu toplanma günlerine bazen sanatçılar da gelirmiş ve toplanan paraların hepsi yardım kuruluşlarına verilirmiş. Bu toplanma günleri genellikle otellerin salonlarında yapılırmış.

 



2000’lerde Çocuk Olmak

2000 yılında Diyarbakır’ın merkezinde dünyaya geldim. Bebekliğimi Ofis semtinde geçirmişim. Çocukluğumu ise 2 katlı bahçeli evlerden oluşan bir sitede geçirdim. Sitenin girişinde güvenlikçiler bulunuyordu ve sitenin içinde de sürekli dolaşıyorlardı. Sitenin etrafı uzun, telli duvarlarla çevriliydi. O yüzden oldukça güvenli bir siteydi. Annemle babam işe gittiğinde, ablamla ve kuzenlerimle birlikte bisikletlerimizi alır 5 dakika uzaklıktaki parka giderdik. Hava kararınca da evlerimize döner bahçede oynardık. O zamanlar bir tane masa üstü bilgisayarımız vardı, bazen komşunun çocuğuyla birlikte oyun oynardık, yazmayı ve okumayı bilmiyorduk ama oyun sitesinin adındaki harflerin yerini ezberlemiştik. Sitedeki komşularımız genellikle annemle babamın üniversiteden arkadaşlarıydı ama çok büyük bir site olduğu için herkesi tanımıyorduk. Okula servisle gidiyordum, sınıf arkadaşlarımın çoğuyla aynı sitede oturuyordum ve hepsiyle sürekli görüşüyorduk. Doğum günleri olunca aileler ve çocuklar toplanıyordu ve parti yapılıyordu. Sitenin içinde market, kuaför, yüzme havuzları vardı. İhtiyaçlarımızı buralardan gideriyorduk. Okula ve ailelerimizle birlikte gezmeye gitmek dışında siteden hiç çıkmıyorduk.

 



 

 

Bu araştırmanın sonucunda geçmişten günümüze mahallelerin değişimini gözlemleyebildim. 1960’larda tüm kasabanın birbirini tanıdığını, 1970’lerde tüm mahallenin birbirini tanıdığını, 2000’lerde ise sadece komşuların birbirini tanıdığını fark ettim. İnsanların birbirine olan güvenleri azalmış bu yüzden de zaman geçtikçe yaşanılan yerlerin güvenliği arttırılmış. Zaman geçtikçe insanlar daha çok bireyselleşmiş ve tanıdıkları insan sayısı azalmış.





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ziraat Bankası Genel Müdürlük Binası

Tiyatro Günlükleri: Reis Bey

Birinci Ulusal Mimarlık Akımı