Kayıtlar

Aralık, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Renk ve Temel Tanımlamalar

Renk ve Temel Tanımlamalar 18. yy.dan itibaren renk kuramları bugünkü anlayışa yakınlaşmıştır. 1731'de Jacob Christopher le Blon (1667-1741) boya maddesi (pigment) kırmızı, sarı ve mavinin temel renkler olduğunu bulmuştur. Renk teorisine önem veren sanatçılar, rengin ışıksal etkisiyle daima ilgilenmişlerdir. Her renkli yüzey, kendi kimliğiyle ilgili rengin karşıtı olan renge ait olmak üzere, insanların psikolojik algılarında bir boşluk yaratır. Parlak bir şekilde aydınlatılmış yeşil yüzeyli bir cisme dikkatle bakıldıktan sonra göz kapatılınca veya aniden beyaz bir duvara bakılınca göz kapağında kırmızı pırıltılar oluşur. Bu durumda, duyumsanan boşluğu doldurmada etken olan rengin karşıtlık özelliği vardır. Karşıt yani kontrast değerler ilişkisinde birbirini itme söz konusuyken, yüzeylerdeki renklerin kendi karşıtlarına gereksinim duyurtması psiko-fizyolojik bir olaydır. Böylece renklerde "karşıtlık" kavramının yanına "tamamlayıcılık" kavramı da eklenmekt

Mimaride Gün Işığı

Mimaride Gün Işığı Gün ışığı sürekli olarak değişir. Diğer mimari elemanlar kesin olarak belirlenebilirken ya da binanın ne tarafa doğru yönlendirileceği tayin edilebilir ancak tek kontrol edilemeyen şey gün ışığıdır. Gün ışığı sabahtan akşama, günden güne hem yoğunluk hem renk bakımından farklılıklar gösterir. Böylesine değişken bir faktörle nasıl çalışılır? Bu faktör sanatsal bir nitelik olarak nasıl kullanılır? Işık miktarındaki değişimler göz ardı edilebilir çünkü bu küçük değişimlerin çoğu zaman farkına varamayız. Parlak güneş ışığı, ay ışığının 250.000 katı yoğun olabildiği halde gündüz vakti ve gece ay ışığında aynı biçimleri görürüz. Mimarinin yaşanmasında ışık çok önemli bir rol oynar. Aynı mekandaki ışık kaynaklarının yeri, boyutu değiştirildiğinde bambaşka bir mekânsal izlenimler verebilir. Işık kaynaklarının boylarının ve yerleşimlerinin değişmesi sonucunda çok sayıdaki olasılığın arasında kaybolmamak için burada kendimizi, aydınlatma açısından gruplandırabileceğimi

Mimarlığın Öyküsü

Mimarlığın Öyküsü Orantı: Zihin, örüntülerde matematiksel ve geometrik ilişkiler veya oranlar bulmaya çalışır. Eski insanlar tüm doğanın birtakım soyut kanunlar tarafından yönetildiğine inanıyorlardı ve tanrılar ile insan biçimini birbirine bağdaştırdıkları için tanrısal geometrik ve orantılı şekillerin insan bedeninde de gözlemlenebileceğine inanıyorlardı. Vitruvius, göbeği merkez alarak, insan bedeninin tamamını bir kare ve bir dairenin içinde yer alışını betimler. Vitruvius irrasyonel sayılı geometrik figürlerin de nasıl oluşturulduğunu betimlemiştir. Tanıtlamalarının hepsi kareyle başlar. Bir karenin diyagonalini ölçüp onu karenin bir kenarı boyunca döndürdüğünüzde kenarları belli orantısal ilişkilere sahip olan bir karekök 2 dikdörtgeni elde edilir. Kısacası Vituvius'un yöntemi ile birçok farklı oranda dikdörtgenler elde edilebilir. Birçok ortaçağ kilisesi planında bu orantı sistemi görülür. Yunan mimarlığı ve tasarımıyla ve bir bütün olarak Klasik mimarlıkla en çok il