Tasarım Felsefesi


Bir Tasarım Modeli Olarak Mimarlık

Avustralyalı mimar Karl Schwanzer bir mimari yapıyı "dört duvar ve bir damdan daha fazlası" olarak tanımlar. Burada bahsedilen 'daha fazlası' içinde birçok kavramı barındırır. Bu barındırdığı kavramları biraz daha basite indirgersek mimari yapıyı bir tasarım modeli olarak belirleyebiliriz. Öyleyse mimari yapıyı bir tasarım modeli olarak nasıl açıklarız? Mimarlık eskiden günümüze kadar belirli temel kategorilere bağlı kalarak geçerliliğini sürdürmüştür. Bu kategoriler;  kalıcılık, sağlamlık (firmatias),
kullanışlılık, rahatlık (utulitas) ve güzelliktir (bellezza). Ayrıca bir mimari yapı işlevsel ve amacına uygun olmalıdır. Peki mimaride işlevsellik ve ereksellik arasındaki fark nedir? İşlevsellik mimarinin evrensel dilidir, ereksellik ise bu evrensel dilin bir parçası, açıklayıcısıdır. Mimar, bu farklı ögeleri kullanarak özgün bir mekan ortaya koyar. Bu ögelerin hepsi eşdeğerdir. Her mimari yapı farklı bir semantik değer taşır. Mesela modern ve post modern mimari bu semantik değerlere birer örnektir.  Modern mimari başta bezeme olan bütün geleneksel ögeleri atarak 'saflaştırılmış, minimalist' bir dile ulaşmayı hedefler. Ancak modern mimari bu geleneksel ögelerden uzaklaştıkça yoksullaşır ve tekdüze bir hal almaya başlar. Zaman içinde bu anlayışa karşı bir anlayış ortaya çıkar bu da postmodernizmdir. Bu anlayışa göre mimari yitirmiş olduğu geleneksel değerlere geri dönmelidir. Tekdüze anlayışı terk etmeli ve çokdeğerliliği benimseyen bir mimari dilin oluşması gerektiği savunulur. 
Mimari yapılar insanlığın yaşamına katılırlar. Canlılar gibi mimari yapılar da doğar, gelişir ve zamanı geldiğinde yok olurlar. Bu yok olmak zaman içinde o mimari yapının yıkılıp toprağa karışması anlamına gelir. Arkeolojik kazılarla toprak altında kalan mimari yapılar çıkarılıp araştırılabilir. Mimari yapıların zamanla yıpranıp bozulması restorasyon olgusunu doğurmuştur. Restorasyon mimari için çok önemli olgudur. Bir mimari eserin çağlar boyu yıpranmadan hala ayakta kalmasını sağlar. Ancak restorasyon olgusu her ne kadar mimari açıdan faydalı olsa da akıllara birçok farklı soruyu da beraberinde getirir. Bir mimari yapının restorasyonu hangi dönemin ilkelerine bağlı kalınarak yapılacaktır? O mimari yapının özgünlüğünü yok etmeye hakkımız var mıdır? Bu sorulara örnektir. 
Mimari yapının kavramlarından biri de güzelliktir. Bu kavram mimari yapının sağlam ve fonksiyonel olduğu kadar güzel olmasının da gerektiğini açıklar. Peki mimari yapıda güzellik ne demektir? Bir yapı özgün bir mekan-biçim olgusunu ortaya koyduğu zaman sıradan olmaktan çıkar ve bir sanat yapıtı niteliği taşır. Bu niteliği taşıyan bir yapının varlık kategorisi de değişmiş olur ve o artık sadece bir yapı değil aynı zamanda estetik bir varlık olarak nitelendirilir. Sanat yapılarının varlık tarzı tarihseldir. Sanat yapıtları zamansallık içinde var olurlar. Bu zamansallık mimari sanat yapıtı ile diğer sanat yapıtlarını bir birinden ayırır. Duvarda asılı duran bir sanat eseri yüz yıllar geçse de hala aynı sanat eseridir ve aynı şekilde nitelendirilir, fiziksel varlığında meydana gelen değişimler onun niteliğini etkilemez. Mimarlığın zamanla ilgisi iki yönlüdür. Mimari yapıt sanat eseri olarak zaman ötesi bir konuma sahipken işlevsel olan mimari yapıt deneysel bir konuma sahiptir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ziraat Bankası Genel Müdürlük Binası

Tiyatro Günlükleri: Reis Bey

Birinci Ulusal Mimarlık Akımı